top of page
Leyla Lydia Tuğutlu
'Beklediğim kadın karşımda duruyordu'

“Uyanış: Büyük Selçuklu” dizisiyle ekrana dönen Leyla Lydia Tuğutlu, “Yeni ve zor olanı denemeyi seviyorum. Hep güçlü, vahşi, maskülen bir karakter istedim. Elçin için aradıklarında, tam beklediğim kadın karşımda duruyordu” diyor.
Duru güzelliğinden tutun da zarafeti ve işine olan aşkıyla yeni neslin aranan isimlerinden biri Leyla Lydia Tuğutlu. Türk bir baba ve Alman bir annenin kızı olarak iki kültürle harmanlanarak yetişen Tuğutlu, Miss Turkey 2008 Güzellik Yarışması’nda birinci seçilmesinin ardından model, sunucu, oyuncu olarak hep karşımızda oldu. Bir zamanlar sorun olarak gördüğü mükemmeliyetçi yanının yaptıklarına olumlu etkileri olduğunu düşünüyor. Başkasının hayatıyla, yoluyla ilgilenmeden daha iyi ne yapabilirim diyerek başaramayacağını düşündüğü her şeyin üzerine üzerine gittiğini de... Şimdi ise yepyeni bir projeyle karşımızda. 28 Eylül Pazartesi akşamı TRT 1 ekranında ilk bölümü yayınlanacak “Uyanış: Büyük Selçuklu” dizisinin Elçin’i olarak. Güçlü, vahşi ve maskülen bir karakter olan Elçin’i canlandırmaktan oldukça mutlu olan oyuncuyla yeni projesini konuştuk.

“Uyanış: Büyük Selçuklu” dizisi, tarihi bir dönemi anlatıyor. Sizi hangi yönleriyle çekti proje, karakteriniz Elçin?
Dönem işlerinin ruhu, ağırlığı, kostümleri modern işlerden çok daha büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Proje geldiğinde geniş kapsamlı bir araştırma dosyası ve hikayesi vardı. Senaryoyu çok sevdim. Ayrıca daha önce dizilerde işlenmemiş Selçuklu dönemi ilgimi çekiyor. Elçin şimdiye kadar hiç oynamadığım, karşıma çıkmamış bir karakter. Hazırlık sürecine girdik; at binme ve çeşitli silahların eğitimini aldık. Böyle bir ön hazırlık olması beni çok heyecanlandırdı. Yeni ve zor olanı denemeyi seviyorum. Hep oynamak istediğim güçlü, vahşi, maskülen bir karakter dilemiştim. O yüzden Elçin için beni aradıklarında çok mutlu oldum, tam beklediğim kadın karşımda duruyordu. Elçin korkusuz, gözü kara, zeki, gururlu, inandığının uğruna ölüme gidebilecek bir kadın aynı zamanda hanedan soyundan oluşuyla asil, alımlı ve donanımlı.
Karakteriniz dediğiniz gibi güçlü bir kadın. Peki günümüzdeki kadınların yaşadıklarına bakınca yaşadığı zorluklar arasında benzerlikler kurabiliyor musunuz?
Elçin ataerkil bir toplumda babasının ve abisinin ardından obaların idaresinde tek başına kalıyor. Hem kendini kabul ettirmek hem de obayı bir arada tutmak gibi büyük bir sorumluluk taşıyor. Bu yönden günümüz kadınına benzetebiliriz. Dünyada hâlâ pek çok alanda kadın daha savaşçı olmak zorunda. Kadınlar fiziksel ve psikolojik anlamda baskılara rağmen güçlü kalmaya çalışıyor. Aynı zamanda hakları ve özgürlükleri için mücadele etmek zorundalar. Kesinlikle sorumluluklarımız görünenden fazla.
Tarihi bir dönemde yaşama fırsatınız olsaydı, nerede ve kim olmak isterdiniz?
Tanık olmak istediğim o kadar dönem var ki… Sanırım dünyada yeni dönemlerin başlangıcı, büyük sıçrayışlar, yenilikler, icatlar yaşanan bir dönem ilginç olabilirdi. Rönesans mesela.
“HEM ŞANSLI HEM ÇALIŞKANIM”



Konservatuvarla başladığınız serüveninizde sunuculuk, modellik, oyunculuk derken farklı alanlarda karşımızdasınız. Kendinizi “şanslı” görüyor musunuz?
Ailemin her zaman bana destek olmaları ve inanmaları yapabildiklerimde güçlü bir etken. Farklı alanları görme ve deneme fırsatım oldu. Hem şanslı hem çalışkanım. İnsanın şansı bazı durumların daha rahat gelişmesini sağlıyor ama çalışkan olmadan da bu şansı korumak zor. Ailemin bana verdiği en önemli değerlerden biri disiplin. İşimi yaparken her zaman disiplinli olmaya özen gösteririm.
- Sakin bir yapınız var. Stresli, öfkeli, kavgacı insanların gittikçe çoğaldığı bir dönemde böyle kalmayı nasıl başarıyor, iç huzurunuzu nasıl koruyorsunuz?
Benim de bazı zamanlar öfkelendiğim, karamsarlığa ve umutsuzluğa kapıldığım oluyor hele ki son günlerde pandeminin etkisiyle. Ama bir şekilde sakin ve olumlu kalmayı başarıyorum. Ne olursa olsun hayata karşı güven duymak gerekiyor her şeyin daha iyiye gideceğine dair. Yalnız kalmak, uzaklaşmak bana iyi geliyor. Boş günlerimde sakin bir yerlere kaçabiliyorum. Bazen sosyal medyadan da uzaklaşıyorum. Kendine sosyal medya için kısa süreler belirlemek bence sakin olabilmek için iyi bir başlangıç. Farkında değiliz ama orada başkaları için bir dünya yaratmaya çalışıyorsan ve kendi gerçeğinden uzaklaşıyorsan bu ciddi bir sorun. Psikolojik olarak hepimiz bu pandemi sürecinde yorulduk, gerildik ve negatif informasyonlar insan ruhuna iyi gelmiyor.
“HAYIR DEMEYİ ÖĞRENDİM”

İnsanın 30 yaşından sonra kendisini daha iyi tanıdığı, keşifler yaptığı söylenir ya siz 30 olduktan sonra neler hissettiniz?
Bu hep duyduğumuz bir şey olduğu için mi böyle bilmiyorum ama yaşımın bana iyi geldiğini söyleyebilirim. 30 yaşına girdiğim sene pandemiyi yaşamanın da bir etkisi olabilir. Ben dışa dönük, kendimi fiziksel özelliklerle, yaptıklarımla veya sahip olduklarımla özdeşleştiren biri olmadım hiç. Pandemi günleri bana bunu bir kez daha gösterdiği için de benim adıma büyük bir rahatlamayı da beraberinde getirdi. Hayatta neyin daha önemli olduğunu tekrar görmüş olduk. Benim için kendimi bir keşifti bu dönem. Kendimle daha fazla barışık olmayı ve hayır diyebilmeyi öğrenmek gibi. Eskiden sevmediğim özelliklerim diye tabir ettiğim şeyleri, olduğu gibi sevmek ve kabullenmek... Daha bilinçli yaşamaya çalışıyorum artık

“BAŞKASIYLA YARIŞ İÇİNDE DEĞİLİM”
Mükemmeliyetçi ve kendiyle derdi olan biri olduğunuzu söylemişsiniz bir röportajınızda. Bu durum bugünde geçerli mi?
Mükemmeliyetçi olmak eskiden kendimde olumsuz olarak gördüğüm bir tarafımdı şimdiyse yaptığım şeylere olumlu etkilerini görüyorum. Kendimle derdim de kendimle savaşım anlamındaydı. Bir şeyi yaparken başkasıyla yarış içinde değilim. Başkasının hayatı, yolu beni ilgilendirmiyor. Ben neyi daha iyi yapabilirim nasıl daha iyi bir insan olabilirim, derdim bu yönde. Başaramam dediğim şeylerin üzerine giderim.
Pek çok şeyi kanıksamaya başladığımız şu günlerde, ‘Ben şunu asla anlayamıyorum, nasıl olur?’ dediğiniz bir şeyler var mı?
Bu tepkiyi verdiğim çok fazla konu var. Savaşlar, ırkçılık, düşmanlık, şiddet ve nefretten beslenen, anlamadan dinlemeden bunları savunan kişiler... Sadece bir dünyamız var. Gidebileceğimiz başka hiçbir yer yok. Ve bunu bir an bile düşünmeden her şeyi yok etmeye devam ediyoruz. Oysa bir geleceğimiz olmadan kazanılan şeyler ne işe yarayacak. İnsanın çıkarcı ve doyumsuz tarafını asla anlayamayacağım sanırım.
“GÜZELLİK İÇİN BİR ÇABA SARF ETMEDİM”

2008 Miss Turkey birincisi olarak güzel olmanın sizdeki karşılığı nedir?
Güzel olmanın altı doldurulmadıkça sadece tanrı vergisi bir hediye olduğunu düşünüyorum. Ben güzellik için bir çaba sarf etmedim ki. Herkese göre bir şey olabilirim ama ben kendime baktığımda olgun ve bilinçli bir kadın görüyorum ve farkındalığım için şükrediyorum. Tabii ki sıfatlar insanı mutlu ediyor. Kim sevilmek ve beğenilmek istemez ki. Güzel insan benim için gerçek insan demek. Sahte, abartılı, gösterişli değil içini görebildiğim insan. Gerçekten hissettiği şey olabilen, sevgi dolu insan ‘güzel’ bana göre.


bottom of page